KAPAT X
Popüler Aramalar
Tüm Haberler
Haber Galerisi

Suyu, Kuyumcu Hassasiyeti İle Kullanmak Zorundayız

15 Şubat 2021
Okunma Sayısı: 874

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda TR 52 Konya-Karaman Bölgesi’nde faaliyetlerini sürdüren Mevlana Kalkınma Ajansı, bölgede yer alan paydaşlarını çeşitli konularda bilgilendirmek amacıyla belirli aralıklarla düzenlediği ve pandemi sürecinin başlamasından bu yana online olarak gerçekleştirdiği toplantılarda “Tarımda Kaynak Verimliliği - Kuraklık, Etkili Su Yönetimi ve Akıllı Tarım” konusunu ele aldı.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Caner Koç ve Doç. Dr. Gülüzar Duygu Semiz’in konuşmacı olarak katılım sağladığı toplantıya, Konya-Karaman Bölgesi’nde faaliyet gösteren il ve ilçe tarım ve orman müdürlükleri, ziraat odaları, sulama kooperatifi birlikleri ve bölgedeki üreticiler yoğun ilgi gösterdi.

Programın açılışında konuşan Mevlana Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri İhsan Bostancı, “Ajans olarak, daha önceleri yüz yüze gerçekleştirdiğimiz bilgilendirme toplantılarımızı pandemi nedeni ile yaklaşık bir yıldır online olarak gerçekleştirerek bölgemizin öncelikli konularında paydaşlarımızı bilgilendirmeyi sürdürüyoruz. Bu toplantımızda da hem son günlerde beklenenin altında gerçekleşen yağışlar neticesinde ülkemizin ve özellikle Karaman ve Konya illerimizin gündemine oturan kuraklık riski ile kalkınma ajanslarının 2021 yılı teması olan kaynak verimliliği başlıklarını doğrudan kesen bir konu olan “Tarımda Kaynak Verimliliği” konusunu ele almak istedik. Hepimizin malumu olduğu üzere yıllık ortalama yağış miktarı açısından Karaman ve Konya illerinin içerisinde yer aldığı Konya Kapalı Havzası ülkemizin en sıkıntılı bölgesi konumundadır. Havzaya genel anlamda baktığımızda ülkemiz kullanılabilir su varlığının yüzde 4’üne sahip iken, tarım alanlarının yüzde 12’sine, sulanan tarım alanlarının ise yüzde 17’sine sahip olduğunu görüyoruz. Bu sonuç da sahip olduğumuz su kaynaklarının tarım alanlarımızı sulamada yetersiz kaldığını ve kıt kaynaklarla daha fazla alana su yetiştirmek zorunda kaldığımızı göstermektedir. Bununla birlikte yıllık yağış miktarının Türkiye ortalamasının yarısından daha az olması, bölgede tarımsal üretim yapan çiftçilerimizi yeraltı sularını daha fazla kullanmaya mecbur bırakmakta bölgenin mevcut sulanan alanlarında kullanılan suyun yüzde 60’ı yeraltı suyundan karşılanmaktadır. Bu yoğun kullanım sebebi ile Konya Kapalı Havzası’nda yeraltı su seviyesi her yıl ortalama olarak 2-3 metre civarında düşmektedir. Yeraltı sularındaki düşüşlerin devam etmesi halinde, belli bir derinlikten sonra su çekiminin ekonomik olmaktan da çıkacağı öngörülmektedir. Ülke gıda güvenliğinin en önemli halkalarından birisi olan bölgemiz tarımının sürdürülebilirliği açısından yeraltı suları üzerindeki bu baskı önemli bir risk oluşturmaktadır. Bu baskının hafifletilmesi amacı ile bölgemizde yürütülen pek çok sulama projesinin yanı sıra bir diğer havza dışından su transferi projesi olan Mavi Tünel proje paketi DSİ tarafından hayata geçirilmiş ve büyük ölçüde tamamlanmıştır. Afşar-Bağbaşı Hadimi tünelinin de tamamlanması ile sistem tam kapasite hizmet vermeye başlayacaktır. Diğer taraftan Konya Kapalı Havzası Master Planı kapsamında yapılan çalışmalar neticesinde Ermenek Çayı’ndan ve Akçay’dan Konya Havzası’na su getirilmesi konusunda planlama çalışmaları sürdürülmektedir. Tüm bu çalışmalara rağmen bölgemizin arazi varlığı ve ekonomik olarak getirilebilecek su miktarı göz önüne alındığında arazilerimizin tamamını sulayabilmemiz günümüz şartlarında mümkün görünmemektedir, bu yüzden şu an için sulanabilir alanlarımızı sürdürülebilir bir şekilde koruyabilmek için elimizdeki suyu kuyumcu hassasiyeti ile kullanmak zorundayız. Sürdürülebilirliği temin etmek adına tarımsal üretimde su başta olmak üzere tüm girdileri azaltmak günümüzün rekabetçi ortamında ekonomik bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Girdi maliyetlerinde yaşanan değişimler, dönümden kaç ton ürün aldığımızı değil, dönümden kaç lira kar ettiğimizi önemli hale getirmektedir. İhtiyacının iki katı gübre, ihtiyacının iki katı su, ihtiyacından fazla tarımsal ilaç kullanarak normal şartlarda alabileceğiniz üründen sadece %25 fazla ürün almanın ekonomik olarak bir izahı yoktur, iki katı masraf, çeyrek misli gelir karlı bir tercih değildir. Burada yapılması gereken hassas tarım teknikleri kapsamında giderleri en aza indirmek için litre hassasiyetinde su ihtiyacını, gram hassasiyetinde gübre ve ilaç ihtiyacını tespit etmeye ve ürün verimini en üst düzeye çıkarmaya yönelik çalışmalar yürütmektir. Su fakiri olan bölgemizde girdi maliyetini artıran bir diğer bileşeni de suya ulaşmak için sarf ettiğimiz enerji giderleri oluşturmaktadır. Bu kapsamda Mevlana Kalkınma Ajansı olarak, KOP Bölge Kalkınma İdaresi ile işbirliği içerisinde enerji maliyetlerini azaltmak için bir pilot program hayata geçirmeyi planlıyoruz. YAS sahalarında kullanılan pompa sistemleri ve sulama şebekelerinin gözden geçirilerek gerekli iyileştirmelerin yapılması ve kullanılacak olan sürücüler ile enerji tüketimi ve bakım masraflarını azaltmayı hedeflediğimiz bu uygulamada başarı sağlanması durumunda, uygulamanın bölgemiz geneline yaygınlaştırılmasına yönelik kredi finansman maliyetlerinin karşılanması gibi çeşitli destek mekanizmaları uygulanmasını öngörmekteyiz. Ayrıca, önümüzdeki yıllarda bölgemizin en güçlü olduğu alanlardan birisi olan tarım makineleri üretiminde, orta yüksek ve yüksek teknoloji oranının artırılmasına, akıllı tarım teknolojilerinin bölgemizde üretimi konusunda üniversitelerimiz ve özel sektör ile yapacağımız çalışmalara öncelik vereceğimizi de belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Ardından yaptığı sunum eşliğinde katılımcıları bilgilendiren Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Koç, “Kontrol, elektronik, yazılım, veri tabanı ve analiz unsurlarını bir araya getiren sistem yaklaşımı olan akıllı tarım uygulamaları, günümüzde Dünya’nın birçok yerinde artan su kıtlığına ve kuraklığa bağlı olarak gelinen nokta itibariyle bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Birleşmiş Milletler Nüfus Beklentisi Raporu’na göre Dünya nüfusu 2020 yılı itibari ile 7.7 milyara ulaşmış durumda ve 2050’de bu sayının 10 milyara dayanması beklenmektedir. Ülkemizde gıdaya olan talebe rağmen tarımla uğraşan nüfus azalmakta ve yaşlanmakta, bununla birlikte Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de tarım yapılan alanlar hızla bozulmaktadır. Bu durum ise birim alandan alınan verimin maksimum seviyelere çıkarılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu da ancak ve ancak tohum, gübre, pestisit ve sulama maliyetleri gibi girdilerin azaltılmasını ve birim alandan alınan verimin en üst seviyelere çıkarılmasını amaçlayan akılı tarım uygulamaları ile gerçekleştirilebilir. Akıllı tarım uygulamalarının ülkemizde tarım yapılan her alanda yaygınlaştırılması ile su, enerji, zaman gibi pek çok kaynaktan tasarruf etmemiz mümkün” dedi.

Son olarak söz alan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülüzar Duygu Semiz ise, “Ülkemiz, küresel ısınmanın muhtemel etkileri açısından risk grubu ülkeler arasında yer almakta, gelecekte özellikle İç Anadolu Bölgesi’nin iklim değişikliğinden daha çok etkileneceği tahmin edilmektedir. Bu yüzden ülke olarak, sahip olduğumuz her m3 sudan optimum faydayı sağlamak ve bu işi olanaklar ölçüsünde suyu kirletmeden ve çevreye zarar vermeden yapmak zorundayız. Ülkemizde hala yüzey sulama yöntemlerinden gelen alışkanlıklarla çiftçilerimiz arazisinin suya iyice doyduğunu görmek için sistemi gereğinden fazla çalıştırarak uzun saatler sulama yapmakta bu da istenen verim artışını getirmediği gibi, pompaların çalışması için gereken enerji masrafını da artırmaktadır. Modern sulama teknikleri olarak ifade ettiğimiz basınçlı sulama sistemleriyle verim artışı, su ve enerji tasarrufu sağlamak ancak ve ancak tekniğine uygun tasarım, kurulum ve işletme ile sağlanabilecektir. Aksi takdirde büyük masraflar ile kurulan damla sulama sistemlerinde bile hedeflenen su tasarrufu ve verim artışını yakalamak mümkün olmayacaktır” şeklinde konuştu.